Küçük Kalemlerde 2 dereceIrmak okulları tarafından düzenlenen Uluslar arası ‘Küçük Kalemler' yarışmasında Sancak İlköğretim okulunda eğitim gören 2 öğrencinin eseri dereceye girdi.Irmak Okulları tarafından düzenlenen Uluslar arası ‘Küçük Kalemler' yarışmasına Türkiye genelinde 310 ve Yurt dışından da 49 olmak üzere toplam 359 yarışmacının katıldığı yarışmada Sancak İlköğretim okulu öğrencilerinden Sonay Barçedoğmuş ile Yasemin Gümüşboğa'nın eserleri 20 eser arasına girerek derece yaptı. ‘Bir mektup yazıyorum kalbinin işittiği yerden,.dinle beni…' eseri ile Sonay Barçedoğmuş ve ‘Yanmış bir ağacın ağıdı...' adlı eseriyle yarışmaya katılan Yasemin Gümüşboğa isimli öğrenciler, 359 eser arasından ilk 20'ye girme başarısını gösterdi. Sınıf öğretmeni Seher İlaslan, öğrencilerinin başarısının gurur verici olduğunu belirtti ve öğrencilerini tebrik etti. Geçtiğimiz Cumartesi günü Yasemin Gümüşboğa'nın ‘Yanmış Bir Ağacın Ağıdı...' adlı eserini yayınlamış, Sonay Barçedoğmuş'un “Bir mektup yazıyorum kalbinin işittiği yerden, dinle beni…” eserini hafta başında yayınlayacağımı belirtmiştik. İşte Sonay Barçedoğmuş'un “Bir mektup yazıyorum kalbinin işittiği yerden,.dinle beni…” eseri.. BİR MEKTUP YAZIYORUM KALBİNİN İŞİTTİĞİ YERDEN, DİNLE BENİ… Canım Ağacım; Öncelikle toprak anaya, kalbinde besleyip büyütmeye çalıştığı ve iki zalim elin gelip kestiği arkadaşlarına, nehirlerine, dağlarına, ovalarına, sevgiyle besleyip yetiştirdiğin renk renk çiçeklerine kucaklar dolusu merhaba! Doğanın kalbi senin derinliklerine inmek istiyorum. Seni yaşamak, seni tatmak, sana doymak geliyor içimden. Seni isimsiz kitaplardan değil, seni ansiklopedilerden değil, seni gerçekten hayata sorarak, dokunarak, görerek, hissederek öğrenmek istiyorum. Yaşam çizgimizde önceden fark edemediğimiz doğanın kalbinde, senin kalbinde şimdi ağaçların esintili gölgesinde temiz havayı cömertçe soluyamıyorum! Beni temiz havandan mahrum etme olur mu? Sen bizi, biz cahil insanları böylesine cezalandırırken ansızın bir hüzün çöküyor yüreğime. Çevremde insanları elleri boş otururken görüyorum da işte o zaman içimden “Çağımız insanına böylesine güzel bir yerde, doğanın kalbinde otururken bu değil de bir fidan dikmek yakışır” demek geliyor. Gözüm bazen iki yanında da çöp kutularının bulunduğu kanepede, yediği çekirdeğin kabuklarını sağına soluna atan insanı “Acaba kör müdür?” diye düşünürken karşımda bastonlu bir teyzeyi çöpünü götürüp toprağa değil de çöp tenekesine attığını görüyorum.İşte o zaman da çevresini kirleten adama “Bu ak baston o teyzeye değil, sana yakışır ” demek geliyor içimden… İşte hayat, hayattaki insanlar da çok garip. Tıpkı senin gibi. Geçen gün seni görmeye geldiğimde meşe dalının yaprağının altındaki küçük papatya söyledi; yine ağlamışsın.Sana kaç kere söyleyeceğim, güzel doğanın kalbinde taht kurmuş küçük ağacım “Ağlama” diye.Ne yapabilirsin ki? Seni yakıp yok etmeye çalışanlar; senin onlara verdiğin ve içlerine çektikleri her nefeste bir kez daha utanmalı.Bir kez daha anlamalılar doğanın , yeşilliklerin ve çağlayanların değerini...Ben karşımda güçlü, sağlam ve sevgiyle dolu bir ağaç görmek istiyorum. Doğanın kalbinin her “GÜM! GÜM!” diye atışında benim ağacımın gözlerindeki ışık biraz daha parlamalı… Karşımda mutluluk veren gerçeklerden uzak, hudutsuz hayallere terk edilmiş, özlemle etrafına bakınan bir ağacım olsun istemiyorum! Biliyorum şu anda içinden şöyle diyorsundur: “Çökük göğsümün tek canlı kalan yüreği, kırılan umudumun dayanılmaz acısıyla atışını kaybetti.”Unutma ki senin yüreğinin atışı benim yüreğimin atışıdır.Zaten senin kalbin atmazsa hayat ve evren nefes almakta zorlanmaz mı? Gökyüzü maviliğini kaybedip yeşillikler yeşilliğini yitirmez mi? Doğaya can veren, hayat veren ,yaşama sevinci veren çimenler “ Yeşil ” diye ağlaşır.Mavisini kaybederek yaşamak, acı verir gökyüzüne. “Ben dumanların siyahını değil, kendi asil mavimi istiyorum” der gökyüzü.Geçen gün seni görmeye geldiğimi söyledim ya, o gün küçük papatya aynı zamanda ormanda yangın çıktığını ve senin,dostlarının bir çoğunu kaybettiğini anlattı.Sakın üzülüp ağlama olur mu? Unutma ki “Kötülük ve Ölüm” senaryosunun figüranı olmaktansa “Hayat” denilen bu sahneden onurluca ayrılmak daha mantıklıdır biz doğadaki tüm canlılar için…Şunu da bilmeni isterim ki; sizin temiz havanıza ihtiyacı olan milyonlarca insan var! Canım ağacım,sen rüzgarın önüne kattığı koca bir ağaç olsan bile insanlığa her an, her yerde ve her zaman yararlı olmaya çalış. Sen benim her şeyimsin .Hem de her şeyim…Kalemim,tahtam,sıram,masam… Ama her şeyden önce dostum, ağacım.O yüzden beni mahrum etme yemyeşil dallarının arasından taptaze meyvelerini toplamaktan. Sen her zaman mücadele et ağacım! Her zaman durmadan atsın kalbin. Atsın umudunu yitirse bile doğanın kalbi! Bir gün gelecek sizlere zarar veren insanların hepsi başlarını su yüzüne çıkaracak ve sanki hayatlarını kurtardığımız için bize teşekkür edip, yeni ufuklara yelken açmak üzere sürü halinde uzaklaşacaklar. Yani bir gün gelecek çok pişman olacaklar. Hem de çok… Şimdi son bir hışımla ayağa kalkman gerekiyor benim yorgun ama bir o kadar da mücadeleci ağacım… Aslında kağıda kalemle dökülecek o kadar çok şey var ki bu zavallı, savunmasız ağaçlarımız ve doğamız adına.Çiçeklerin,böceklerin,kuşların,ağaçların ve hatta dağların bile nicedir içinden atamadığı bir sonbahar var ve damla damla içlerine saldıkları dinmeyen gözyaşları…Bir doğanın kalbinde kilitli kalan duyguları…Doğa kalbimizde açan avare bir çiçek ve umut,gözde parıltı ve dudakta söylenilen bir melodi olsun!...İşte bunların hürmetine ondan bir demet sevgi de siz alın! “YAŞAMAK İSTİYORUM” DEMİŞSİN YAZDIĞIN MEKTUBUNDA. BİZLER DE BİZLER DE YAŞAMANI İSTİYORUZ KARDEŞİM DOĞA! ŞUNU DA UNUTMA, BİZ İNSANLAR SENİN KALBİN ATTIĞI SÜRECE VARIZ.KALBİNİN SONSUZA DEK ATMASI UMUDUYLA!.. Sevgilerimle.. Arkadaşın Sonay BARÇEDOĞMUŞ Bingöl Kent Haber YORUM YAZIN
|
|