"Sayın Obama ve Demokrat Parti'yi kutluyoruz. Seçim kampanyalarının ne olduğunu bilen biri olarak söylüyorum gerçekten farklı bir kampanya, mücadele ve bunun neticesinde olmaz deninenlerin olur hale geldiği bir sandıktan çıkmış. Obama değişim temalı söylemiyle ABD'de değil tüm dünyada beklenti oluşturmuştur. Yeni başlangıçlar cesur kararlar almak için iyi fırsatlar sunacaktır. Bu beklentilerin uygulamada kendilerini göstermesi büyük bir temel oluşturacaktır. Sayın Obama'nın bu fırsatı en iyi şekilde değerlendireceğini umuyorum.
Türkiye-ABD arasındaki yakın dostluk demokrasi, insan haklarına saygı ile serbest piyasa ekonomisi gibi ortak değerlere dayanıyor. Türkiye-ABD ilişkilerinin daha özen gösteren bir boyutunu da ekonomi oluşturuyor.
Türkiye'nin 2007'de ABD ile sadece 12 milyar dolarlık ticaret hacmine sahip olması yetersiz geliyor. Türkiye ekonomisi dünyayla bütünleşmiş, Avrupa'da 6. dünyada 17. büyük ekonomi olmayı başarmış, AB ile tam üyelik müzakerelerini yürüten bir ülke. Genç nüfusu, dinamik kadrosu ve modern silahlı kuvvetleriyle güvenilir bir ortak. Geleceğe bakışı alışılmışın dışındadır. Yüklendiği işlere bakıldığında Çin ve ABD'den sonra 3. olmuştur. Bu Türkiye'nin önemini farklı kılmaktadır. Türkiye ve ABD'nin ulusal öncelikleri farklılıklar ortaya koysa da stratejik hedefleri aynıdır. Bazı sıkıntılar yaşadık ama bunların yanlış anlaşılmalar sebebiyle olduğunu da anlattık. Ve anlaştık. Çünkü ortak hedeflerimiz var. Refahın oluşmasına katkı sağlamaya çalışan bir ülke Türkiye.
1929 büyük buhranından bu yana şahit olduğumuz en çetin küresel mali kriz bir numaralı gündemi oluşturuyor. Tüm düyayı etkisi altına alan mali krizden etkilenmemek mümkün değil. Bu bizi de olumsuz olarak etkileyecek. Ama bu konuda deneyimli olduğumuzu söyleyebilirim. 1999 ve 2001'deki krizler bize ders oldu. Bu süreç olmadan hazırlanmak, tüm bu olumsuz gelişmelerden ders alıp tablo hazırlarsanız şu anki tabloyu yakalaybilirdiniz. Ben bu süreci finansal kriz olarak değerlendiriyorum. Bu size vurmayacak anlamına gelmez. Bunu az da olsa bazı işaretlerini görüyoruz. Ama küresel krize bankalarımız hazırlıklı girdi.
Arakadaşlarımızla gerek finans sektörü gerek reel sektörle görüşürek gerekli adımları atıyoruz. Kriz teker teker sorunları çözerek değil uluslararası alanda atılacak ortak adımlarla sorunun çözümünden yanayız. G20 ülkelerinin görüş ve katkılarının ortaya konması bakımından bu zirve çok önemli rol oynayacaktır. G20 zirvesinden beklentiler tam olarak karşılanabilirmi konusu benim için şu anda soru işaretidir. Bugüne kadar dışişleri bakanları düzeyinde yapılan toplantılar bundan sonra liderler zirvesine dönebilirmi bu konuda gerekli adımların atılacağına inanıyorum. Bu zirvenin küresel ve bölgesel barışa katkıda bulunulması açısından faydalı olacağına inanıyorum.
Türkiye 2009-2010 geçici üyeliğine 151 ülkenin oyunu alarak seçilmiştir. Türkiye BM nezdinde de uluslararası barış ve güvenliğe katkılarını da güçlendirerek devam ettirecektir. Bu çerçevede AB tam üyeliğine kararlı bir şekilde çalışmamızı sürdüreceğiz. "Dost kazan düşman kazanma" prensibi ile hareket ediyoruz.
Göreve geldiğimizde Türkiye'nin komşuları ile ilişkileri yok denecek kadar azdı. Yunanistan, Bulgaristan, Suriye, Irak, İran gibi ülkelerle ilişkilerimiz asgari düzeyde idi. Bugün ise tüm komşularımızla çok sıkı ve sağlıklı bir gelişme göstermiştir. Bugün Ermenistan'la ilişkilerimizde yeni bir sayfa açmak için çalışmalarımız sürüyor. Bu diyalog ortamını devam ettirme kararlılığındayız. Türkiye-ABD ilişkilerine zarar verecek gelişmelere müsade edilmeyeceği beklentisi içindeyiz. Cesur samimi ve vizyon sahibi bir liderlik anlayışı ile Kafkasya'da daha güzel bir gelecek inşa edilebilir. Gürcistan'da yaşanan krizde de Türkiye olarak ilk devreye giren ülkelerden biri olduk. Biz o dönemde Moskova'ya ziyarette bulunduk. Kafkasya İttifakı önerisinde bulunduk. 5 ülkeyi kapsayan bir politika oluşturduk."